4/4 Mükerrirlikte Umut Işığı: Cezaevlerinde Adalet mi, İntikam mı?

Adaletin temelinde ıslah vardır. Suç işleyen bireyin cezalandırılmasının nihai amacı, onu yeniden topluma kazandırmak olmalıdır. Ancak mevcut uygulamalar, özellikle mükerrir yani tekrar suç işleyenler açısından bu ilkeyi göz ardı eder nitelikte.
Bugün cezaevlerinde binlerce kişi, “basit” sayılabilecek suçlardan dolayı, mükerrir sayıldıkları için cezasının tamamını, yani 4/4’ünü içeride geçirmek zorunda kalıyor. Hâlbuki terör, cinsel saldırı, uyuşturucu gibi daha ağır suçlar işleyen kişiler bile cezasının 3/4’ünü yatarken salıverilebiliyor. Bu çelişki, yalnızca hukuki bir tartışma değil; aynı zamanda vicdani bir sorgulamayı da beraberinde getiriyor.
Mükerrirlik hali, bireyin cezaevi sürecinde ıslah olmadığını göstermekten çok, çoğu zaman dış dünyadaki sosyal koşulların, ekonomik zorlukların ve destek sistemlerinin yetersizliğini işaret ediyor. Aynı suçu birkaç kez işlemiş bir insanı toplumdan tamamen izole etmek yerine, ona yeniden bir şans tanımak, hem insan onuruna uygun olur hem de cezaevlerinin kangrenleşen doluluk sorununu bir nebze hafifletir.
Şu günlerde 10. Yargı Paketi’nin hazırlıkları sürüyor. 55 maddeden oluşan bu düzenlemenin Meclis Genel Kurulu’na bir an evvel sunulması bekleniyor. Bu paket içinde mükerrir suçlulara yönelik bir yumuşamanın yer alması, cezaevlerinde umutla bekleyen binlerce insan için hayati önemde. Zira cezaevlerinde yaşanan yoğunluk artık insani sınırları aşmış durumda. Mahkûmlar yerlerde yatıyor, nöbetleşe uyumak zorunda kalıyor. Bu koşullar altında ne bir ıslah süreci sağlanabilir ne de adaletin toplumsal karşılığı korunabilir.
Elbette her düzenleme, yasama organının takdirinde. Ancak unutulmamalı ki, kanunlar kadar, o kanunların ruhu da adaleti belirler. Mükerrir suçlulara 4/4 değil, en azından 3/4 infaz imkânı tanınması, hem vicdanları rahatlatacak hem de devletin şefkatli ama adil yüzünü gösterecektir.
Adaletin terazisi, bazen bir nebze merhametle dengelenmelidir