Gönül Kazanmanın Sırrı: Edep ve Cihat

Günümüz dünyasında kulağımıza çalınan iki güçlü kelime var: edep ve cihat. İlk bakışta birbirinden uzak gibi görünseler de, aslında bu iki kavram birbiriyle derinden bağlı, hatta birbirini tamamlayan iki manevi rehber.
Edep; sadece dışa yansıyan bir nezaket değil, kalpte başlayan bir inceliktir. Kişinin hem kendisine, hem başkalarına, hem de Rabbine karşı duyduğu saygıdır. Duruşta vakar, sözde ölçü, davranışta zarafet demektir. İçinde “haya”yı barındırır. Haya; utanmayı, arlanmayı, kendine yakışmayanı yapmaktan hicap duymayı öğretir. Edep, kişiyi kötü davranışlardan alıkoyan bir iç denetim mekanizmasıdır aslında.
Cihat ise, çok daha geniş bir anlam evrenine sahiptir. Evet, cihat denildiğinde çoğu zaman zihinlerde savaş çağrışımı belirir. Oysa İslam’ın en yüce öğretilerinden biri olan cihat, kişinin nefsiyle mücadelesidir. Sabretmek, öfkesine yenik düşmemek, affedebilmek, adaletli kalabilmek… Bunların hepsi birer cihat örneğidir. En büyük savaş, insanın kendi içinde verdiği savaştır.
İşte tam da bu noktada edep ve cihat birleşir. Gerçek cihat, edeple başlar. Çünkü edep; kibri törpüler, öfkeyi bastırır, adaleti ve merhameti canlı tutar. Savaş meydanında bile edebi elden bırakmamak; işte bu, hakiki bir müminin tavrıdır.
Ne yazık ki bugün bu iki kavram da ya unutulmuş ya da yanlış anlaşılmış durumda. Cihat sadece silahla yapılan bir mücadele sanılıyor, oysa kalemiyle, duasıyla, sabrıyla mücadele eden nice kahraman var. Edep ise çoğu zaman eski bir meziyet gibi görülüyor. Oysa toplumu ayakta tutan en temel yapı taşıdır edep.
Tarihimizde bu iki kavramı birlikte yaşayan nice örnek vardır. Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü fethederken bile düşmanına merhamet göstermiştir. Mevlana ise, sevgiyle örülmüş bir edep ve cihat anlayışını yüzyıllar öncesinden bize miras bırakmıştır.
Bugün hepimizin kalbimize dönüp bakması gerekiyor. Edep, kalbin aynasıdır; cihat ise o aynayı temizleme mücadelesi. Dışarıdaki düşmanlardan önce, içimizdeki hırsla, kibirle, öfkeyle savaşmak zorundayız. Ve bu savaşta en büyük silahımız yine edeptir.
Edep ve cihat, bir madalyonun iki yüzü gibidir. Hangisini kaybedersek, öbürünün de anlamı eksilir. O yüzden unutmayalım: En büyük zaferler, kılıçla değil; edep ve sevgiyle kazanılır.