Dönüşümün Öteki Yakası: Kendimize Yeniden Dönmek

Araştırmacı yazar Hüseyin Dibektaş,Hayat, sürekli değişen bir akış içindedir yazısı ile bazen biz bu değişimi bilinçli olarak yönlendiririz, bazen de hayatın getirdikleri bizi hiç beklemediğimiz yerlere sürükler dedi.
Dibektaş, bugün olduğumuz kişi, dün olduğumuzdan farklıdır. Peki, bu değişim sürecinde kendimizi kaybetmeden nasıl ilerleyebiliriz? Dönüşümün öteki yakasında bizi ne bekliyor?
Her insan, zaman içinde dönüşür. Deneyimler, karşılaştığımız insanlar, başarılar ve hayal kırıklıkları bizi şekillendirir. Ancak bazı dönüşümler, kontrolümüz dışında gerçekleşir. Bazen bir olay bizi öylesine sarsar ki, kendimizi tanıyamaz hale geliriz. Tam da bu noktada, dönüşümün diğer yüzünü keşfetme ihtiyacı duyarız: Gerçekte kim olduğumuzu hatırlamak.
Bunu yapabilmenin yolu, kendimize dönmekten geçer. Kendimizle yüzleşmek, hissettiklerimizi anlamak ve içimizde saklı olan gücü keşfetmek… Kimi zaman içe dönerek, kimi zaman başkalarından ilham alarak bu süreci yönetebiliriz. Ama en önemlisi, değişime direnmek yerine ona uyum sağlamayı öğrenmektir. Çünkü değişim kaçınılmazdır, ama onun bizi nasıl şekillendireceği bizim elimizdedir.
Dönüşümden korkmamalıyız. Çünkü her değişim, yeni bir başlangıçtır. Belki de dönüşümün öteki yakasında, bizi daha güçlü, daha bilge ve daha mutlu bir versiyonumuz bekliyordur.
⸻
Aklın İnciliğine Yolculuk: Kendimize Düşman Olmadan Yaşamak
Zihnimiz, en büyük rehberimiz olabilir. Ama bazen de en büyük düşmanımız hâline gelir. Sürekli bir şeyleri sorgulayan, eleştiren, hata arayan bir iç sesle yaşamak, insanı yorar. Kendi düşüncelerimizin esiri olduğumuzda, anın huzurunu kaçırırız.
Modern dünyada zihinlerimiz sürekli bir kıyaslama ve yetersizlik hissiyle dolup taşıyor. Sosyal medyada gördüklerimiz, başkalarının başarı hikâyeleri ya da dış dünyanın dayattığı mükemmeliyet algısı, aklımızı bir hapishaneye çeviriyor. Peki, bu içsel savaşı nasıl kazanabiliriz?
Öncelikle, zihnimizin her söylediğinin mutlak gerçek olmadığını kabul etmeliyiz. Olumsuz düşüncelerle mücadele etmek yerine, onları bir misafir gibi karşılamalı, sorgulamalıyız. Kendimize karşı daha anlayışlı ve şefkatli olmalıyız. Çünkü akıl, doğru yönlendirildiğinde bizi aydınlığa çıkarabilir.
Bunun için farkındalık geliştirmeli, zihnimizi kontrol etmeyi öğrenmeliyiz. Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygılarıyla boğuşmak yerine, “şimdi”yi yaşamaya odaklanmalıyız. Aklımızı bir düşman değil, bir dost olarak görmeyi başardığımızda, içsel huzura bir adım daha yaklaşmış olacağız.
Unutmayalım ki akıl, bizi karanlığa sürükleyen bir zincir de olabilir, ışığa götüren bir pusula da. Onu nasıl kullandığımız, kim olduğumuzu ve hayatı nasıl yaşayacağımızı belirler.