Hüseyin Dibektaş’ın Kaleminden

İmanın Temeli: Kelime-i Şahadet ve İman Tazelemek
Zamanın akışı içinde insan farkında olmadan kendinden uzaklaşabiliyor. Hayatın hengâmesi, gündelik meşgaleler, zihni yoran gündemler derken; bir bakıyoruz ki, ruhumuzun gıdası olan inancımız ihmal edilmeye başlamış. İşte tam da burada durup düşünmek gerekiyor: İmanımız nerede duruyor? Onu ne kadar canlı tutabiliyoruz?
Kelime-i Şahadet…
Dillere pelesenk olmuş gibi görünse de, aslında kalpten onay almadan hiçbir anlamı olmayan mübarek sözler:
“Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh.”
Yani, “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim.”
Bu cümle sadece bir başlangıç değil, bir varoluş beyanı. Ancak insan zamanla bu şuurdan uzaklaşabiliyor. Dini bilgiler tozlanıyor, kalpten gelen o ilk heyecan kayboluyor. Bazen bir kişi, bu kelimeyi dahi söylemekte tereddüt eder hale geliyor. O zaman da ister istemez şu soruyu sormak gerekiyor: İman tazeleme vakti gelmiş olabilir mi?
İman, tıpkı bir kalp gibi canlı tutulması gereken bir cevher. Ve evet, zaman zaman onu tazelemek gerekiyor. Bu, sadece bir ritüel değil; aynı zamanda derin bir iç hesaplaşma, bir samimiyet göstergesi. İslam âlimleri, bu tür durumlarda hem dil ile hem de eylemle imanı yenilemenin önemine dikkat çeker. Mesela, gücü yeten bir kimsenin on fakiri doyurması, kalbini tekrar o saf inançla buluşturması için bir vesile olabilir.
Ayrıca şu duayı kalpten ederek tekrar iman tazeleyebiliriz:
“Allahümme innî ürîdu en üceddidel îmâne tecdîden bi kavlî lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah.”
Yani, “Allah’ım! Ben, ‘Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun Resulüdür’ sözüyle imanımı yenilemeyi diliyorum.”
İmanın altı şartını özetleyen Amentü duası da, inancımızın temel taşlarını bize hatırlatır:
Amentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî ve’l-yevmi’l-âhirî ve bi’l-kaderi hayrihî ve şerrihî minallâhi teâlâ ve’l-ba’sü ba‘de’l-mevt. Hakkun. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh.
İnanmak, sadece bir defalık bir kabul değildir. Sürekli bir hatırlama, bir tazelenme, bir yenilenme halidir. Bu yüzden iman etmek kadar, imanı korumak da çaba ister. Bir musibet, bir gaflet anı, bir vesvese… Hepsi bizi Rabbimizden uzaklaştırabilir. Ama her dönüş bir kapı aralar. O kapının anahtarı ise çok tanıdık:
La ilahe illallah…
Bazen en sade cümleler, kalpte en derin yankıyı bırakır. Bunu unutmamak dileğiyle