
Gazze Feciası: Suskunluğun ve Zulmün Hesabı
Gazze… Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, insanlığın vicdanında derin yaralar açan bir coğrafya. Her geçen gün artan can kaybı, yıkılan umutlar, çocukların çaresiz çığlıkları… Bu tabloya bakarken, içimizde tarifsiz bir acı yükseliyor ve zihnimizde tek bir soru yankılanıyor: Bu zulmün hesabı sorulmayacak mı?
Evet, sorulacak. Ve bu hesabın sorulacağı yer, Kıyamet Günü, Alemlerin Rabbi Allah katıdır.
Gazze’de yaşananlar, sadece bir bölgenin değil, tüm insanlığın imtihanıdır. Bu facianın sorumluluğu, tetiği çekenlerden çok daha ötededir. Suçlu, suç ortağı, destekçi, sebepçi… Her birinin payına düşen, İlahi Adalet terazisinde tartılacaktır. Belki bu dünyada cezalarını bulamayacaklar, belki de vicdanlarının sesini duymazdan gelecekler. Ama ahiret var. Mahşer meydanı var. Ve o gün, zerre kadar iyiliğin de kötülüğün de karşılığının görüleceği bir gün var.
Ve bir de münafıklar var. İki yüzlüler, sözde hakikatin yanında durup eylemleriyle zulme ortak olanlar… Ya da haktan suskun kalanlar. Gördüğü halde gözünü yumanlar, duyduğu halde kulağını kapatanlar, bildiği halde dilini bağlayanlar… Onlar da bu büyük tablonun bir parçası. Suskunlukları, zulmün devam etmesine zemin hazırlayan bir onay niteliğindedir.
Gazze… Sanki koca dünya içinde bir avuç toprak değil, tüm insanlığın vicdanı, merhameti, adalet duygusu orada sınanıyor. Sanki Gazze, Allah’a “Ya Rabbi, beni bu kiracılardan kurtar!” diye feryat ediyor. Biz biliyoruz ki, en büyük Adalet Sahibi O’dur. Ve o gün, mazlumun yanında, zalimin karşısında duracak olan da O’dur.
Bu dünyada her ne kadar hesaplar şaşsa da, ilahi adalet şaşmaz. Gazze’de dökülen her damla kanın, yıkılan her yuvanın, kesilen her umudun hesabı sorulacak. Ve bu hesap, sadece tetiği çekenlerden değil, bu zulme sessiz kalanlardan da sorulacak.
Halis Niyetin Bereketi
Hayatın karmaşık labirentlerinde yol alırken, pusulamız çoğu zaman dış etkenler, beklentiler ve hatta korkular tarafından şaşırır. Oysa en güvenilir rehberimiz, içimizde taşıdığımız o saf ve katıksız niyet değil midir?
“Halis niyet”… Bu iki kelime, aslında basit gibi görünse de, derin bir anlam ve potansiyel barındırır içinde. Bir işe başlarken, bir adım atarken, bir söz söylerken kalbimizde taşıdığımız o en saf arzu, o art niyetsiz, beklentisiz yöneliş… İşte halis niyet budur.
Çoğu zaman, eylemlerimizin sonuçlarına odaklanır, başarı ya da başarısızlık üzerinden kendimizi ve başkalarını değerlendiririz. Oysa bir tohumun yeşermesi için sadece toprağın verimli olması yetmez; onu besleyecek temiz bir suya, ısıtacak bir güneşe ve en önemlisi, filizlenme arzusuna ihtiyaç vardır. İşte bu filizlenme arzusu, halis niyettir.
Halis niyetle yapılan bir iş, ister büyük ister küçük olsun, içinde bambaşka bir enerji taşır. Beklenti olmadığı için hayal kırıklığı olmaz, art niyet olmadığı için vicdan azabı duyulmaz. Sadece o anın getirdiği sorumluluk ve o işi en iyi şekilde yapma gayreti vardır. Bu da beraberinde doğal bir başarıyı, içsel bir huzuru ve etrafa yayılan pozitif bir etkiyi getirir.
Günlük hayatımızda ne kadar çok halis niyetle hareket ediyoruz? Birine yardım ederken içimizdeki tek motivasyon gerçekten o kişiye faydalı olmak mı, yoksa bir karşılık bekliyor muyuz? Bir işi yaparken amacımız sadece en iyisini ortaya koymak mı, yoksa terfi almak ya da takdir edilmek mi? Bu sorular, kendi içimize dönüp niyetlerimizi sorgulamamız için birer davet niteliğinde.
Halis niyetin bereketi sadece bireysel hayatlarımızla sınırlı değildir. Bir toplumun, bir kurumun, hatta dünyanın daha iyi bir yer olması da, insanların ortak bir iyi niyet etrafında birleşmesiyle mümkündür. Kötülüklerin, haksızlıkların ve anlaşmazlıkların temelinde çoğu zaman bencillik, art niyet ve kişisel çıkar arayışı yatar. Oysa halis niyet, bir köprü gibi insanların arasını açmak yerine birleştirir, güvensizlik yerine güven inşa eder.
Belki de yapmamız gereken en önemli şey, her yeni güne halis bir niyetle başlamak, her eylemimizi bu saf arzuyla yoğurmak ve sonuç ne olursa olsun, kalbimizin temizliğinden emin olmaktır. Unutmayalım ki, en güzel meyveler, en halis niyetlerle ekilen tohumlardan yeşerir.
Öyleyse, gelin bugünden itibaren attığımız her adımda, söylediğimiz her sözde halis niyetimizi ön plana çıkaralım. Göreceğiz ki, hayatımız sadece daha anlamlı olmakla kalmayacak, aynı zamanda etrafımıza da iyiliğin ve güzelliğin tohumlarını serpecektir. Halis niyetin bereketi üzerimize olsun…



