Tövbe ve Şeytanın Fısıltıları

İnsanın yolculuğu, ilahi bir nefesle başlar. Ruh, Allah’ın nurundan bir parça taşır ve bu ruh, insanın özünü oluşturur. Ancak insanoğlu, taşıdığı bu ilahi emanete rağmen fanidir, hata yapar, günaha düşer. İşte tam da bu anlarda, karanlığın temsilcisi olan şeytan devreye girer.
Şeytan, ateşten yaratılmıştır ve bedensizdir. Bu yüzden insanın zaaflarını, boşluklarını kollayarak yaklaşır. Bir anlık gaflet, bir anlık öfke, bir anlık hırs… Hepsi şeytan için bir fırsattır. İnsan günaha düştüğünde ve ardından hemen tövbe etmediğinde, farkında olmadan şeytana bir kapı aralar. Bu durum yalnızca manevi bir kayıp değildir; hayatın bütününe yansır. Huzursuzluk, sağlık sorunları, rızıkta bereketsizlik, içsel sıkıntılar… Bunların birçoğu, aslında tövbesiz bırakılan günahların ruhumuzda açtığı yaraların dışa yansımalarıdır.
Peki kurtuluş nedir? Kurtuluş, tövbedir. Tövbe, sadece dilimizden çıkan bir söz değildir. Tövbe, kalbin pişmanlığı, aklın farkındalığı, ruhun Allah’a yönelişi ve bedenin amellerle desteklediği bir dönüş yolculuğudur. Kılınan namaz, verilen sadaka, yerine getirilen zekât, içten yapılan dualar… Bunların hepsi, şeytanın hâkimiyetini kırar ve insanı yeniden aydınlığa çıkarır.
Hayat dediğimiz yolculuk, inişleriyle çıkışlarıyla bir sınavdır. Hiç kimse hatasız değildir. Asıl mesele, hatada ısrar etmek değil; hatanın ardından yeniden doğrulabilmektir. Düşmek insana mahsustur, kalkmak ise imana. Rabbimiz affedicidir, merhameti sonsuzdur. Tövbe kapısı, kıyamete kadar açıktır ve insanoğlu için en büyük umut kapısıdır.
Unutmayalım: Günahlarımız ne kadar büyük olursa olsun, Allah’ın rahmeti daha büyüktür. Şeytanın fısıltılarına kulak vermek yerine, kalbimizin derinliklerindeki ilahi çağrıya yönelmeliyiz. Çünkü huzur, tövbede; kurtuluş, Allah’a sığınmadadı

