Uykunun Kıyısındaki Gizem: Hipnik Seğirmeler

Uykunun eşiğinde, bilinç ile bilinçaltı arasında ince bir çizgideyiz. Gözlerimiz ağırlaşıyor, düşüncelerimiz bulanıklaşıyor… Tam dalacakken bir anda, sanki boşluğa düşüyormuşuz gibi, ani bir sarsıntı! İşte buna “hipnik seğirme” deniyor.
Bilim insanları, bu durumu uykuya geçişte kaslar ile sinir sistemi arasındaki senkronizasyon sorununa bağlıyor. Beynimiz hâlâ uyanıklığın düzenli sinyallerini yayarken, kaslarımız gevşemeye başlıyor. Bu küçük “uyumsuzluk” bir anda bedeni silkeler.
Ama ya mesele bundan ibaret değilse?
Belki de bu seğirmeler, ruhumuzun başka bir boyuta uzandığı anların bedensel yansımasıdır. Belki de bilinçaltımız, bastırılmış korkularını ya da arzularını bize bu yolla fısıldıyordur. Düşme, koşma, ya da bir şeyden kaçma hissi… Bunlar, zihnimizin derinlerinden gelen sembolik mesajlar olabilir mi?
Kim bilir…
Hipnik seğirmeler, uykunun ve rüyaların kapısını aralayan, bizi hem bedensel hem ruhsal olarak bilinmeyenin sınırına taşıyan o eşsiz anlar. Belki de tam bu anda, evrenle görünmez bir temas kuruyoruz.
Her gece, uykunun kıyısında yaşanan bu küçük sarsıntılar, bize hem varoluşumuzun kırılganlığını hem de bilinmeyenin sonsuzluğunu hatırlatıyor.



