Gafletten Hidayete: Uyanışın Yakarışı ve Bir Kulun Sığınışı

İnsanoğlu, varoluşundan beri bir arayış içinde. Kimi zaman maddenin cazibesine kapılıp ruhunu ihmal ediyor, kimi zaman da kendini bulduğunu zannedip daha derin bir kayboluşa sürükleniyor. İşte tam da bu noktada, şu dua yankılanıyor kalpte:
“Ya Rab! Bizi gaflet uykusundan uyandır.”
Bu nida, dünya telaşına dalıp asıl amacını unutan her ruhun feryadı. Gaflet, öyle sinsi bir perdedir ki çoğu zaman farkına bile varılmaz. Oyalayıcıdır, yanıltıcıdır. Asıl olanı ıskalamamıza neden olur. Oysa gerçek uyanış, kalbin gözüyle bakabilmeyi ve varoluşun derinliğini idrak edebilmeyi gerektirir.
En büyük tehlike, hidayette olduğunu sanarken dalalete düşmektir. Bu, nefsin en sinsi tuzaklarından biridir. Bilgi ve ibadetle donanmış bile olsak, kibir ve gururun pençesine düştüğümüzde istikametimizi yitirebiliriz. Gerçek hidayet; tevazu, sorgulama ve yenilenme ile mümkündür. Çünkü hidayet, bir varış noktası değil, bitimsiz bir yolculuktur.
Nefsimize güvenmek… Ne büyük bir aldanış! Nefis, daima kendi hevesleri peşinde koşar. Onun fısıltılarına kulak vermek, bizi uçuruma sürükler. Kurtuluş, yalnızca Allah’a tam teslimiyetle, nefsin zincirlerini kırmakla mümkündür.
Ve sonra gelen o derin korku:
“Tevbesiz ölmekten korkmak.”
Her müminin yüreğini titreten bir duadır bu. Çünkü insanoğlu hatalarla yoğruludur. Ama önemli olan, düştüğünde kalkabilmek, pişmanlıkla Rabbine yönelmektir. Tevbe, ruhun yeniden doğuşudur. Onsuz bir gidiş, tarifsiz bir hüsrandır.
Duanın sonunda yankılanan:
“Her an Sana sığınırız, bize rahmetinle muamele et.”
Bu cümle, acziyetimizin ve O’nun rahmetine olan muhtaçlığımızın en içten ifadesidir. Ne kadar çabalasak da, tek dayanağımız O’dur.
Ve belki de tüm bu yakarışların kalpten geldiğini en derinden yansıtan şu tekrar:
“Hamim, Hamim, Hamim…”
Bu tekrar, rahmet kapılarını çalmanın, şefaat istemenin, acil bir uyanış arzusu taşıyan bir kalbin titreşimidir.
Bu dua sadece kelimeler değildir; bir yaşam felsefesidir. Gafletten uyanmaya, nefsimizi dizginlemeye, tevazu ve tevbe içinde bir ömür sürmeye çağrıdır.
Çünkü gerçek huzur ve gerçek kurtuluş, sadece Allah’ın rahmetine sığınmakla mümkündür


